top of page

​

HÄ°PERKALSEMÄ°LER

​

Plazma kalsiyum seviyesinin normal sınırlardan daha yüksek olarak saptanması ile oluÅŸan klinik durumdur. Hiperkalsemi çoÄŸu sistemde belirti verebilir. Bunlar poliüri, polidipsi, renal kolik, üremi, yaygın kemik aÄŸrısı, patolojik kırık, kabızlık, bulantı, peptik ülser, pankreatit, halsizlik, depresyon, psikoz, paranoya, kiÅŸilik deÄŸiÅŸikliÄŸi, konfüzyon, koma, proksimal kas güçsüzlüÄŸü, keratit, hipertansiyon, kaşınma. Hastalar bu belirtiler ile araÅŸtırılırken hiperkalsemi saptanabileceÄŸi gibi farklı sebeplerle yapılan tetkikler sırasında tesadüfi olarak hiperkalsemi ile karşılaşılabilir. Günümüzde plazma kalsiyum seviyesi rutin olarak yaygın olarak ölçülmesi nedeni ile hiperkalsemi çok sıklıkla baÅŸka semptomlar nedeni ile tetkik edilirken saptanmaktadır.

​

Serum kalsiyum seviyesinin aşırı artması kalsiyumun kemik dışı dokularda çökmesi riskini doÄŸurur. Ürolithiazis, nefrolithiazis, böbrek yetmezliÄŸi, yumuÅŸak doku ve eklem kalsifikasyonlarına, koma ve kardiyak arreste sebep olabilir. Tüm bu ciddi komplikasyonlar nedeni ile plazma kalsiyum seviyesinin aşırı artması acil müdahale gerekliliÄŸini doÄŸurur. Bu özellikleri nedeni ile hiperkalsemili hastalar bir taraftan hiçbir belirgin semptomu olmadan aylar-yıllarca izlenebilen hastalar olabileceÄŸi gibi diÄŸer taraftan acil müdahale edilmediÄŸinde saatler içinde ölümcül komplikasyonlarla karşılaşılabilecek durumlara da yol açabilir.

​

Hiperkalsemi saptandığında öncelikle acil riskler göz önüne alınarak müdahalesi yapılmalı daha sonrada etyolojiye yönelik araÅŸtırmalara yönelinmelidir. Etyolojide iki sebep tüm hiperkalsemi olgularının yaklaşık % 95 ini oluÅŸturur. Bunlar malignitelere baÄŸlı hiperkalsemiler ve primer hiperparatiroidiye baÄŸlı geliÅŸen hiperkalsemilerdir. Özellikle genel durumu iyi, ılımlı hiperkalsemilerde etyoloji genellikle hiperparatiroidiye baÄŸlı iken, genel durumu iyi olmayan, malignite tanısı ile hastanede izlenen ve serum kalsiyum oldukça yüksek saptanan olgularda sebep genellikle malignitelerdir. Hastane koÅŸullarında yapılan araÅŸtırmalarda malignitelere baÄŸlı hiperkalsemi daha sık etyolojik faktörü oluÅŸtururken, popülasyon taraması ÅŸeklindeki çalışmalarda hiperparatiroidiye baÄŸlı hiperkalsemiler daha sık etyolojik faktör olduÄŸu gösterilmiÅŸtir. DiÄŸer nadir hiperkalsemi sebepleri tirotoksikoz, Addison hastalığı, feokromasitoma, sarkoidoz, Vit D toksisitesi, immobilizasyon, süt alkali sendromu, lityum kullanımı, familyal hipokalsiürik hiperkalsemidir.

Ayırıcı tanıda ilk olarak primer hiperparatiroidi diÄŸer nedenlerden ayırdeilmelidir. Ä°ntakt-PTH denilen hassas yöntemle ölçülen PTH seviyesinin baskılanmamış olduÄŸunun gösterilmesi hekimi çok kuvvetle primer hiperparatiroidi tanısına götürür. PTH seviyesinin baskılanmış olduÄŸunun tespit edilmesi ise primer hiperparatiroidi dışındaki diÄŸer etyolojik faktörlerin söz konusu olduÄŸunu gösterir. Bu durumda en yüksek olasılıkla neden malignitelere baÄŸlı hiperkalsemi olmasına karşın ayırdedici diÄŸer testler yapılmalıdır.

​

Serum kalsiyum seviyesi 13 mg/dL üzerinde olduÄŸu durumlarda acil müdahale ederek kalsiyum seviyesini düÅŸürmek gerekir. Artan serum kalsiyum seviyesine baÄŸlı olarak renal parankimin antidiüretik hormona duyarlığı azalır ve poliüri olur. Hiperkalsemili hastalarda artan diüreze baÄŸlı ve kusmalara baÄŸlı sıvı kaybı belirgin olabilir. Sıvı kayıpları da glomeruler filtrasyonu azaltarak renal kalsiyum atılımını azaltır ve hiperkalsemiyi arttırabilir. Artan hiperkalsemi ve dehidratasyon renal hasar oluÅŸturan en önemli nedendir. Renal fonksiyon kaybı hiperkalseminin en önemli komplikasyonudur. Bu nedenle acil olarak sıvı kaybının yerine konması gerekir. Hidrasyon sayesinde hiperkalseminin yaratabileceÄŸi risk azaltılırken renal kalsiyum ekskresyonu da arttırılabilir. Bu amaçla hızlı bir ÅŸekilde izotonik NaCl infüzyonu uygulanmalıdır. Loop diüretikler idrarla kalsiyum atımında etkin ilaçlardır. Gerekli görüldüÄŸünde kullanılmalıdırlar. Ancak hastanın hidrasyonu saÄŸlandıktan sonra kullanılmalıdır. Potent diüretik tedavisi sırasında sıvı tedavisine ara verilmemelidir. 

​

Hiperkalsemi hidrasyon ile düzeltilemediÄŸi veya kronik seyirli durumlarda bifosfonatlar kullanılabilir. Özellikle malignitelere baÄŸlı hiperkalsemi durumlarında çok yüksek serum kalsiyum seviyelerine rastlanabilir. Bifosfonatlar kemik resorbsiyonunu engelleyen pirofosfat analogu ilaçlardır. Hiperkalseminin tedavisinde oldukça etkin ajanlardır. Bu amaçla genellikle zoledronik asit kullanılır. Serum kalsiyum seviyelerinde saÄŸladığı düÅŸme 2-6 hafta boyunca sürer. Ancak genellikle 1-2 günden sonra etkisi görülmeye baÅŸlar ve 5. günden sonra belirgin olur. Bu nedenle acil durumlarda hemen yanıt alınamaz. Erken etki için sıklıkla beraberinde kalsitonin kullanılır. Kemikten kalsiyum ve fosfor salınmasını engeller, böbreklerde kalsiyum klirensini arttırır. Etkisi çabuk baÅŸlaması avantajdır. Ancak birkaç gün içinde etkisinden kaçış olduÄŸundan kronik kullanımda yeri yoktur. Glukokortikoidler idrar ile kalsiyum atılımını arttırdıkları gibi, intestinal mukozadan kalsiyum emilimini de azaltırlar. Hiperparatiroidili hastalarda etkili deÄŸillerdir. Özellikle multiple myeloma, lösemiler, lenfomalar, sarkoidoz ve vitamin D toksisitesinde etkili ajanlardır. Hiperkalsemide asıl olan nedene yönelik tedavidir. Kalsiyum seviyesinin düÅŸürmeye yönelik palyatif tedavi yaklaşımlarından sonra nedene yönelik tedavi uygulanmalıdır.

​

PRÄ°MER HÄ°PERPARATÄ°ROÄ°DÄ°ZM

​

Paratiroid bezinden kontrolsüz aşırı PTH salgılamasına baÄŸlı olarak oluÅŸan klinik durumdur. % 80-90 oranında sebep paratiroid adenomudur. Paratiroid bezlerinin hiperplazisi de diÄŸer sıkça görülen primer hiperparatiroidi sebebidir. Paratiroid adenokarsinomları çok nadri karşılaşılan patolojilerdir. Adenomlar genellikle tek bir paratiroid bezinde yerleÅŸim gösterirler. Kadınlarda daha sık görülen primer hiperparatiroidi ileri yaÅŸ hastalığıdır. Genellikle 60 yaÅŸ üzerindeki kadınlarda görülür. Popülasyondaki insidansı % 0.04 iken ileri yaÅŸ kadınlarda % 0.2 dir. Paratiroid adenomları veya hiperplazileri multipl endokrin neoplazilerin (MEN) bir komponenti olarak da yer alabilirler. MEN I de hipofiz ve pankreas tümörleri ile, MEN IIa da feokromasitoma ve meduller tiroid ca ile birlikte bulunabilir.

​

Primer hiperparatiroidi de klinik bulgular hiperkalsemiye baÄŸlı geliÅŸen klinik belirtilerdir. Primer hiperparatiroidide karşılaşılan hiperkalsemi genellikle mutedil olduÄŸundan hastalar genellikle semptom açısından fakirdirler. Bu nedenle hastalar genellikle baÅŸka nedenlerle hekime baÅŸvurdukları sırasında yapılan biyokimyasal analiz sırasında rastlantısal olarak saptanan hiperkalseminin araÅŸtırılması sonrasında tanı alırlar. Günümüzde tanı alan % 80 den çok olgunun primer hiperparatiroidiye ait olmayan bir yakınma ile hekime baÅŸvurduÄŸu gösterilmiÅŸtir. Tipik bulgulardan olan böbrek taşı anamnezi eski yıllarda % 50-60 hastada varlığı söylenirken, günümüzde hiperparatiroidili hastaların ancak % 5 kadarında gözlenmektedir.

​

Laboratuar olarak en önemli ipucu hiperkalsemi ve hipofosfatemidir. Bunlarla birlikte serum PTH seviyesinin normalden yüksek bulunması tanı için genellikle yeterlidir. Hiperkalsemisi olan bir kiÅŸide PTH hormon seviyesinin de yüksek saptanması paratiroid bezlerinde bir otonominin varlığını gösterir. DiÄŸer hiperkalsemik durumlardan ayırdedilmesini saÄŸlar. PTH yüksekliÄŸi ve hiperkalsemi birlikte görülen diÄŸer nadir durum familyal hipokalsiürik hipokalsemidir. Ayırıcı tanıda akla getirilmelidir. Familyal hipokalsiürik hiperkalsemi otozomal dominant bir geçiÅŸ sözkonusudur. Ailesel kuvvetli bir öykü ve erken yaÅŸta baÅŸlayan hiperkalsemi söz konusudur. Ä°drarla atılan kalsiyum miktarı belirgin olarak düÅŸüktür. Lityum tedavisinde de benzer özellikler gösteren hiperkalsemi görülebilir.

​

Genellikle bu laboratuar bulguları ile tanı konmasına karşın spesifik olmayan çok çeÅŸitli laboratuar sonuçları ile karşılaşılabilir. Artan kemik yıkımı ve yapımı nedeni ile alkalen fosfataz yüksekliÄŸi saptanır. PTH un HCO3 atımını artırmasına baÄŸlı olarak metabolik asidoz görülebilir. Görülen asidoz hiperkloremik bir asidozdur. Klor artışı fosfor azalması ile birlikte olduÄŸundan tanı için kullanılan bir oran olarak klor/fosfor oranı 40’ın üzerindedir. Bunlar dışında tubuler fosfor reabsorbsiyonunun azalması, günlük idrarda kalsiyum atımının artması, üriner cAMP atımının artması destekleyici laboratuar bulgularıdır.

​

Hiperparatiroidinin direkt radyografi bulgusu tipik olarak osteitis fibroza sistikadır. Günümüzde nadir karşılaşılan bulgulardandır. Tipik görüntüsü subperiostal rezorbsiyondur. Özellikle falanslarda ve kafatasında tuz biber manzarası ÅŸeklinde tanımlanır. Özellikle kortikal kemiklerde belirgin osteoporoz saptanır. Uzun büyük kemiklerde kistler geliÅŸebilir. Bu kistlerin fibrotik doku ile dolması ile brown tümör olarak adlandırılan yalancı kemik tümörleri görülebilir.

​

Ä°ster adenomaya, ister hiperplaziye baÄŸlı olsun primer hiperparatiroidinin günümüzdeki küratif tedavisi cerrahidir. Adenom saptanan olgularda 1 paratiroid bezinin eksizyonu yapılır. Hiperplazi saptanan olgularda ise 3 paratiroid bezin tamamı ve 1 bezin yarısının eksizyonu yani 3.5 paratiroidektomi operasyonu uygulanır. Ancak son yıllarda yapılan araÅŸtırmalar sonucunda ileri yaÅŸta rastlanılan, sınırlı seviyede hiperkalsemi oluÅŸturan, semptomsuz ve komplikasyonsuz olguların cerrahi uygulanmadan izlenebileceÄŸi kararına varılmıştır.

Hastanın operasyonu ideal koÅŸullar altında yapılmalıdır. Önce serum kalsiyum seviyesinin normal seviyelere indirilmesi gerekir. Bu amaçla hidrasyon ve gerekirse diÄŸer medikal tedaviler uygulanır. Operasyon öncesi görüntüleme yöntemleri ile adenomun saptanması tercih edilir. Adenomlar çok küçük olduÄŸundan sıklıkla görüntülenemeyebilirler. Operasyon sırasında cerrahın tecrübesi çok önemlidir. Hiperparatiroidinin adenomaya veya hiperplaziye baÄŸlı olduÄŸuna operasyon sırasında cerrah karar verir ve operasyon tipini belirler.

​

DÄ°ÄžER HÄ°PERKALSEMÄ°LER

​

Hiperparatiroidi dışındaki hiperkalsemilerin en sık sebebini malignitelere baÄŸlı hiperkalsemilerdir. Ä°leri evre kanserlerde oldukça sık rastlanılır. Hastane koÅŸullarında rastlanılan hiperkalsemilerin en sık sebebidir. Yassı hücreli akciÄŸer kanserleri malignitelere baÄŸlı hiperkalsemilerin % 30 undan fazlasını oluÅŸturur. AkciÄŸer kanserleri dışında meme, pankreas, özefagus, renal cell ca, multipl myeloma, lenfomalar, ve diÄŸer solid organ tümörleri de sıklıkla hiperkalsemiye yol açabilen malignitelerdir.

​

Malignitelere baÄŸlı geliÅŸen hiperkalsemi geliÅŸiminde birkaç mekanizmanın rol oymayabileceÄŸi gösterilmiÅŸtir. En sık karşılaşılan mekanizma neoplastik dokudan yapılan ve sistemik dolaşıma verilen maddelerin etkileri ile oluÅŸan paraneoplastik sendromlardır. En sık olarak PTH benzeri madde (PTHrP) yapımına baÄŸlı olarak hiperparatiroidizm benzeri tablonun hiperkalsemi oluÅŸturduÄŸu saptanmıştır. Bunun dışında bazı malignitelerin lokal osteoklastik faktörler ile destrüksiyona yol açarak hiperkalsemiye yol açtığı maligniteler gösterilmiÅŸtir. Ayrıca aktif vitamin D sentezini artırarak hiperkalsemi oluÅŸturan tümörler bilinmektedir.

​

Yassı hücreli akciÄŸer kanserlerinde PTHrP salınımına baÄŸlı hiperkalsemi görülür. Aynı ÅŸekilde daha çok hümöral yolla hiperkalsemiye sebep olan maligniteler böbrek tümörleri, özefagus ca, pankreas ca sayılabilir. Meme ca ve multiple myeloma lokal kemik destrüksiyonu ile hiperkalsemiye yol açarlar. Lenfomalarda ise D vitaminin aktif hale geçiÅŸinde artış yoluyla hiperkalsemi geliÅŸtiÄŸi gösterilmiÅŸtir.

​

Malignitelere baÄŸlı geliÅŸen hiperkalsemiler malignite tanısı konmuÅŸ ve izlemde olan hastalardır.  Nadiren ilk olarak hiperkalsemi ile karşımıza gelebilir. Maligniteye baÄŸlı hiperkalsemili bir hastada anamnez ve fizik muayene bulguları ile genellikle tanı koymak genellikle çok güç deÄŸildir. Ayrıca hastada saptanan anemi, sedimantasyon yüksekliÄŸi, protein elektroforezinde monoklonal bant ve akciÄŸer grafisinde kitle malignitenin ilk bulgusu olabilir. Maligniteye baÄŸlı hiperkalsemide serum kalsiyum düzeyi daha yüksek olmaya meyillidir. Renal fonksiyonun hızla kaybı ile karşımıza gelebilir. Ä°drarla kalsiyum atılımı da aşırı derecede yüksek bulunur. Ayırıcı tanıda en önemli bulgu serum PTH seviyesinin baskılanmış bulunmasıdır. Hümöral hiperkalsemili hastalarda PTH seviyesi düÅŸüktür, çünkü sentezlenen hormon PTH deÄŸil PTHrP dir. PTHrP immünassaylerde PTH ile karışmadığından PTH seviyesi çok düÅŸük bulunur.

​

Maligniteler dışında sarkoidoz olgularında % 10 oranında hiperkalsemi bildirilmiÅŸtir. Yapılan araÅŸtırmalarda sarkoidozlu olgularda görülen hiperkalseminin artmış D vitamini aktivitesine baÄŸlı olduÄŸu gösterilmiÅŸtir. Lenfoid dokuda 1-hidroksilaz aktivitesinin bulunduÄŸu ve 25-OH vitamin D’nin 1,25 (OH)2 vitamin D yani aktif hale dönmesine sebep olarak hiperkalsemi oluÅŸturduÄŸu saptanmıştır. Sarkoidoz gibi tüberküloz, histiositoz, histoplazmoz, eozinofilik granülomatoz gibi diÄŸer granülomatöz hastalıklarda da benzer etki gösterilmiÅŸtir.

Tirotoksikozis, feokromasitoma ve Addison hastalığı gibi endokrinopatilerde görülen hiperkalseminin nedeninin artmış kemik turnover’ı olduÄŸu sanılmaktadır. Thiazide gurubu diüretiklerin kalsiyum rezorbsiyonunu artırıcı etki ile hiperkalsemi oluÅŸturabilirler. Yüksek dozda kontrolsüz D vitamini tedavisi alanlarda D vitamini toksisitesine baÄŸlı hiperkalsemi görülebilir. Benzer ÅŸekilde A vitamini toksisitesi de hiperkalsemi oluÅŸturabilir. Absorbe olabilen antiasitlerin kullanıldığı dönemlerde beraberinde fazla miktarda kalsiyum alımı olursa süt-alkali sendromu denilen tablo ile karşılaşılabilirdi. Hiperkalsemi ile birlikte renal fonksiyon bozukluÄŸu ve nefrokalsinozisin görüldüÄŸü sendrom günümüzde çok nadirdir. Ä°mmobilizasyon durumlarında da kemik turnover ı hızlanarak akut geliÅŸen hiperkalsemi ile karşılaşılabilir.

​

bottom of page