Prof. Dr. Erdinç ERTÜRK
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı
Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Bağlarbaşı Mah. 1. Sedir Sok.
Medi-Loft Doktor Ofisleri No:15/12
Osmangazi 16160 BURSA
Tel: (224) 246 0099
WA:(531) 78 66 888
e-posta: drerdincerturk@gmail.com

Hipotiroidi
Hipotiroidi toplumda çok sık karşılaşılan bir hastalıktır. İleri yaşlarda % 2 oranında görülebilmektedir. En sık nedeni Hashimoto hastalığı olmakla birlikte, tiroidektomiye bağlı ve radyoaktif iyot tedavisine bağlı iyatrojenik olarak da sıklıkla karşılaşılabilir. Tüm otoimmün hastalıklarda olduğu gibi kadınlarda daha sıktır. Orta yaştan itibaren görülme olasılığı artan bir durum olmakla birlikte kalıcı hipotiroidi yapması nedeni ile ileri yaşlarda kümülatif oran belirgin yüksektir.
Klinik olarak halsizlik, ciltte kuruluk hissi, soğuğa karşı intolerans, eklemlerde şişlik/ağrı, kabızlık gibi toplumda çok sık karşılaşılabilen nonspesifik belirtilere neden olur. Uzun süreli tedavi edilmediği durumlarda kilo artışı, ses kalınlaşması, adet düzensizlikleri, paresteziler, algılamada azalma gibi semptomlara neden olabilir. Hastanın cildi kuru/kaba, gode bırakmayan ödemlidir. Dilde büyüme, nabız hızında yavaşlama, derin tendon reflekslerinde gecikme saptanabilir. Hastalarda hipertansiyona, belirgin hiperkolesterolemiye, plevral/perikardiyal effüzyona sebep olabilir. Miksödem koması adı verilen yaşamı ciddi tehdit eden duruma yol açabilir.
Klinik şüphe durumunda özellikle tiroid bezinde büyüme varsa veya anamnezinde tiroid operasyonu veya RAI tedavisi geçirmiş olan kişilerde mutlaka hipotiroid araştırması yapılmalıdır. Semptomlarının silik olabilmesi, toplumda çok sık karşılaşabilen bir durum olması ve tanısının çok kolay konabilmesi nedeni ile klinik şüphe olmasa bile ileri yaşlarda herkeste hipotiroid taraması yapılması önerilir. Hiçbir ek riski olmayan kişilerde 55 yaşından sonra 1-3 yılda bir tarama önerilir. Birinci derece akrabalarında Hashimoto hastalığı olan özellikle kadınlarda seyrek aralıklarla da olsa 25-35 yaşlarından sonra tarama yapılması önerilir. Ayrıca tanıda kolayca karışabileceği veya bu tanılı hastalarda semptomlar ayırt edilemeyeceği için anksiyete, depresyon, senilite, demans, Alzhemier tanısı konulan kişilerde belli aralıklarla tarama yapılmalıdır.
Hipotiroidi tanısında en sensitif tetkik serum TSH ölçümüdür. Tiroid hormon seviyeleri normal düzeyin altına inmeden önce ilk olarak serum TSH seviyesi yükselmeye başlar. Bu klinik tablonun adı subklinik hipotiroidi durumudur. Genellikle serum TSH seviyesi normalin üst sınırının 2 kat üzerine çıktığında serum tiroid hormonu seviyelerinde normalin altına indiği görülür. Bu nedenle tarama amaçlı yapılan kontrollerde öncelikle serum TSH ölçümü yapılması yeterli olabilir. Klinik şüphe yüksek olan kişilerde beraberinde serum serbest tiroid hormonu ölçümü yapılmalıdır. Serum serbest T3 seviyesi serbest T4 seviyesine göre çok daha geç düşeceği için tercih edilmemeli sadece serbest T4 ölçümü genellikle yeterli olmaktadır. Serum TSH seviyesinin hipotiroid tanısı için kullanılmadığı durum hipofiz kaynaklı hipotiroidi durumlarıdır. Çok daha nadir karşılaşılır. Pitüiter fonksiyonlar ile ilgili patoloji düşünüldüğü durumlarda serum TSH seviyesine değil serum serbest T4 seviyelerine göre karar verilir.
Hipotiroidi durumu çok sıklıkla kalıcı bir durum olduğu için tedavinin esası tiroid hormon eksikliğinin giderilmesi yani replasman tedavisidir. Bu amaçla sadece Levotiroksin replasmanı yapılması yeterli olur. İn vivo olarak tiroksin tri-iyodotironine dönüştüğünden ayrıca T3 gerekli değildir. Kişiler arasında doz gereksinimi ciddi farklılıklar görülür. Ortalama doz 100 mcg/gün (1.6 mcg/kg/gün) olmakla birlikte hastalarda 25-300 mcg/gün doz aralığı kullanılabilmektedir. Ciddi kardiyak sorunları olanlarda düşük dozlar başlanarak kontrollü olarak uzun sürede gerekli doza artırılmalıdır. L-tiroksin preparatı yiyecekler ile birlikte alındığında barsaktan absorbsiyonu değişebildiğinden sabah aç karnına alınmalı, yarım saat kadar bir şey yememelidir. Yarı ömrünün uzun olması, serum stabilizasyonun geç olması nedeni ile 4-6 haftalık tedavi uygulamasından önce tektik yapılması uygun değildir. Doz ayarlandıktan sonra 6-12 ay aralıklar ile yapılan kontroller genellikle yeterlidir.